26 Şubat 2015 Perşembe

PARMAK İZİ YÖNTEMİ İLE BESLENME


http://www.nutrasystem.com.tr/?title=parmak_izi_yontemi&m=Sayfalar&id=298&ek=30&m_id=299
PARMAK İZİ YÖNTEMİ
(Parmak İzi Yöntemi İle Beslenme Programları)

Bu yöntem tamamen doktor kontrolünde uygulamaya konulmuş ve insanın metabolizmasını daha verimli kullanmasını sağlayan kilo düzenleyici bir program olarak sunulmaktadır.
parmak
Parmak izi beslenme programı, kişiye özel uygulanan bir zayıflama programıdır. Program sayesinde önceden edinilmiş beslenme alışkanlıkları, tamamen doğal ve sağlıklı bir düzene sokulur.
Metabolizmaya yönelik hazırlanan bu program ile kişi önce çeşitli sağlık kontrollerinden geçirilir ve laboratuvar tahlilleri yapılır. Daha sornra Avrupa’ da Dünya Obezite Derneğince onaylanmış bir laboratuarda sonuçlar değerlendirilerek kişinin sağlık ve bedensel durumu da göz önüne alınarak, tamamen kişiye yönelik bir beslenme ve kilo verme programı ortaya çıkarılır.

Şok diyetlerden uzak olan bu program, kişiye özel olduğu için öncelikle kişinin sağlık durumu düşünülerek hazırlanır. Bu yöntem uygulanırken kişinin metabolizma dengesinin, en verimli şekilde çalışması hedeflenir.
Programdaki temel amaç, kişinin tamamen kendi bünyesine uygun sağlıklı besinleri almasından geçer. Bu besinler sayesinde kilo vermek isteyen kişi, eski yaşantısından çok daha sağlıklı beslenir.
Parmak izi yöntemini uygulayanların memnuniyeti; daha iyi uyuyabildikleri, sağlıklı beslendikleri ve psikolojik olarak da olumlu yönde etkilendikleri yönündedir.
Parmak izi yönteminin yan etkileri yoktur. Kişiye özel tamamen kişinin tüm kan değerleri metabolizma hormon elektrolit vitamin yağ kas su değerleri alınarak uygulandığı için sadece o kişiye özeldir.Sadece karaciğer ve böbrek yetmezliği olan hastalarda uygulanmamaktadır.

21 Şubat 2015 Cumartesi

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ BESLENMEYLE GÜÇLENDİR!

Haftanın Haberi


Bağışıklık sistemi (immün sistem), vücudu enfeksiyonlara yol açan virüs, bakteri, mantar ve parazit gibi mikroorganizmaların zararlı etkilerine karşı korur. Görevi, öncelikle zararlı mikroorganizmaların vücuda girmelerini engellemek veya vücuda girdikleri yerde yutmak, yayılmalarını engellemek ya da geciktirmektir.
Bağışıklık sistemini etkileyen faktörler;
. Genetik yatkınlık
. Çevresel faktörler (çevre kirliliği, radyasyon, kimyasallar vs)
. Yaşam tarzı (uyku düzeni, beslenme, stres düzeyi ve fiziksel aktivite durumu)
Bağışıklık sisteminin güçlü olması için; düzenli uyku, stresin minimum düzeyde olması, uygun fiziksel aktivite, sağlıklı ve antioksidandan zengin bir beslenme şekli gereklidir.
Yiyecekler vücuda alındıktan sonra hücrelerde enerji elde edilmesi için kullanılırlar, oksijen ile yanarlar, yanma sırasında hastalıklara neden olan serbest radikaller meydana gelir. Çoğalan serbest radikaller vücudun tüm hücrelerine ve organlarına zarar vermeye başlar. Kimyasal maddeler, işlenmiş gıdalar, hava kirliliği, sigara, güneş ışınları, alkol, stres gibi etkenler serbest radikallerin oluşmasını ve çoğalmasını arttırmaktadır. Çoğalan serbest radikaller bağışıklık sistemini düşürür ve hastalıklar oluşmaya başlar. Özellikle serbest radikallerin vücutta fazla birikmesi sonucunda kanserler görülebilmektedir. Ayrıca bazı ilaç tedavileri, stres, uykusuzluk, hastalıklar, aşırı spor yapma, sağlıksız beslenme, mevsimsel ve hormonal değişiklikler bağışıklık sistemini zayıflatır. Özellikle ruhsal stres bağışıklık sistemini düşüren faktörlerden biridir.
Bağışıklık sisteminin düşmesiyle; kas güçsüzlükleri ve zamanla kas zayıflığı oluşmakta, sık sık hastalanma, uçuk problemi yaşama, kilo problemleri, halsizlik, yorgunluk gibi semptomlar görülmektedir.
Antioksidanlar, bağışıklık sistemini güçlendiren, vücudu serbest radikallerden uzaklaştıran, hücre zarı ve doku hasarını önleyen maddelerdir. Çeşitli ve yeterli beslenme ile antioksidanlardan yararlanılmaktadır.
* Antioksidan maddelerin en önemlileri; C, E vitamini, Beta karoten, selenyum, çinko
Antioksidan İçeriği Yüksek Maddeler ve Kaynakları:
1. Beta Karoten
Beta karoten, A vitaminin vücutta depolanan bir formudur ve ihtiyaç durumunda vücut tarafından A vitaminine dönüştürülerek kullanılır. Vücutta A vitaminine dönüşebilen birçok karotenoid arasından, dönüşüm oranına en fazla sahip olanı beta karotendir. Karotenoidler antioksidan kapasiteleri sayesinde vücutta oluşan serbest radikallere (mikroplara) karşı savaşırlar ve bağışıklık sistemini güçlendirirler. Ancak vücutta depolandıkları için, fazla miktarda alınmaları durumunda toksik etki gösterebilirler.
 
Nerelerde bulunur: Brokoli, kayısı, kuşkonmaz, pancar, havuç, yeşilbiber, şeftali, pembe 
greyfurt, domates, karpuz, kabak, tatlı patates, kavun, mısır, lahana, şalgam, kabak, ıspanak, mandalina  (yeşil- sarı sebzeler)
2. Selenyum
Güçlü bir antioksidan olan selenyum, vücutta serbest radikallere karşı savaşan glutatyon peroksidaz enziminin oluşmasına yardımcı olur. E vitamini içeren bir besin ile birlikte tüketildiğinde antioksidan etki gösterir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve serbest radikallerin vücutta yarattığı hücre hasarını önler. 
 
Nerelerde bulunur: Et ve deniz ürünlerinde, kümes hayvanlarında,  fındık, 
tam tahıllı ürünler, sarımsak ve soğan. 
3. E vitamini 
Mide, bağırsak ve karaciğerde oluşabilecek A vitamini oksidasyonunu önler ve böylece vitaminin vücuttaki etkinliğini artırır. Doymuş yağ asitlerinin ise vücut dokularında oksidasyonunu önler. Diyette doymuş yağ tüketiminin fazla olması, E vitamini ihtiyacını da arttırır.
 
Nerelerde bulunur: Ceviz, fındık, badem, ayçiçeği yağı, zeytinyağı
 
4. Çinko
Çinko, vücudu serbest radikal oluşumuna ve oksidatif strese karşı korur. Enfeksiyon durumunda direnç gösteren hücrelerin sayısının çoğalmasını sağlar ve böylece kişiyi hastalıklara karşı korur.
Nerelerde bulunurİstiridye, yumurta, peynir, süt, karaciğer, deniz ürünleri, fındık, tam tahıllı ürünler
 
5. C vitamini
C vitamini, vücutta suda eriyen bir antioksidan olarak görev alır. Kandaki lökosit fonksiyonlarını güçlendirerek, serbest radikallere ve mikroplara karşı savaşan antikor sayısını ve antikorların etkinliğini artırır. Vücudu bakteriyel enfeksiyonlara karşı korur, antiviral etki gösterir. Aynı zamanda timus hormonlarının üretimini artırarak bağışıklık sistemini güçlendirir.
Nerelerde bulunur: Mandalina, çilek, brokoli, brüksel lahanası, kavun, karnabahar, greyfurt, kivi, mango, portakal, papaya, domates, turunçgiller, limon, maydanoz, yeşilbiber, kuşburnu 
 
6. Posa
Posalı besinler, vücuttaki toksik maddelerin sindirim yoluyla uzaklaştırılmasında ve mukozanın iyileşmesinde etkinlik gösterir; bu şekilde bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olurlar.
Nerelerde bulunur: Kurubaklagiller, tam tahıl ürünleri, sebze ve meyveler 
 
7. D vitamini
Araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, D vitamini eksiği olan kişilerin enfeksiyon kapma riski daha yüksektir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücutta kalsiyumu kullanılebilirliğini arttırır. D vitaminin en büyük kaynağı ise güneştir; besinler vücut için gerekli olan D vitamini miktarını yeterince karşılayamaz. Bu nedenle D vitamini eksikliği durumunda, besin desteği alınması gerekir.
 
Nerelerde bulunurD vitamini ile zenginleştirilmiş sütler, yumurta, morina balığı, karides, balık karaciğeri

8. Omega 3 Yağ Asitleri
Antienflamatuvar etki gösterirler, bağışıklık sistemini güçlendirirler. Kalp sağlığını koruyucu etkiye sahiptirler.
Nerelerde bulunur: Derin ve soğuk su balıkları omega 3 yağ asitleri yönünden zengindir; somon, ton balığı, uskumru, ayrıca ceviz, badem, fındık, koyu yeşil yapraklı sebzeler, keten tohumu
9. Prebiyotikler ve Probiyotikler
Bağırsak sağlığının sağlanması ve korunması için gerekli olan prebiyotikler ve probiyotikler bağışıklık sistemini destekleyerek enfeksiyonlara karşı direnç oluştururlar, kolon kanseri riskini önlerler.
Nerelerde bulunur (probiyotikler): Anne sütü, kefir, yoğurt, ayran, peynir, turşu, ekmek, bira, çiğ sucuk, kımız gibi fermente ürünler
Nerelerde bulunur (prebiyotikler):  Yer elması, soğan, sarımsak, muz, buğday, hindiba, yabani soğan türü, kuşkonmaz, bezelye, arpa, çavdar, süt ürünleri (meyveli, sade yoğurtlar, dondurulmuş sütlü tatlılar)
10. Su
Vücudun en önemli bağışıklık sistemi güçlendirici etkenidir. Serbest radikallerin hücrelerden uzaklaşmasını sağlar ve vücudu zararlı maddelerden arındırır.

* Ayrıca; B12 vitamini ve folik asit vitaminleri hücre bölünmesindeki ve bağışıklık sistemine destek olmaları nedeniyle beslenmeyle mutlaka alınmalıdır.
* Demir eksikliği (anemi) vücutta bağışıklık sistemini düşürebileceği için beslenmeyle mutlaka demir mineralini içeren besinler tüketilmelidir.
* Yapılan çalışmalar antioksidan maddeleri takviye (preparat) olarak alınmasının besin maddeleriyle alınması kadar etki göstermediğini söylemektedir. Bu nedenle gerek duyulmadıkça antioksidan takviyeler kullanılmamalı, beslenme ile antioksidanlar vücuda alınmalıdır.
* Antioksidanların da fazla tüketimi vücuda zarar verebileceği için günlük ihtiyaç dahilinde, beslenmede çeşitlilik sağlanarak vücuda alınması en doğru tüketim şeklidir.

Bağışıklık Sisteminin Güçlendirilmesi İçin Yapılması Gerekenler:
. Antioksidan içerikleri yüksek olan mevsiminde meyve,  sebze tüketmek ve besin kaynaklarını tüketmek
. Karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral yönünden yeterli, dengeli ve çeşitli tüketmek

16 Şubat 2015 Pazartesi

ANNE SÜTÜ HAYAT KURTARIR !

ANNE SÜTÜ

 Doğal, lezzetlidir, hijyeniktir.
Her zaman tüketilmeye hazırdır, ekonomiktir.
Isıtılmaya ihtiyaç duyulmaz ve özel bir harcama gerektirmez.
Kolaylıkla sindirilir.
Sağlık harcamalarını azaltır.
Bebeğin ilk ay 6 ihtiyacı olan bütün besin öğelerini içerir.
Değişkendir, bebeğin ihtiyacına göre değişebilir.
Doğumdan sonraki ilk süt (ağız sütü) bebeğin ilk aşısıdır, bebeği hastalıklardan korur ve bebeğin bağışıklık sisteminin oluşmasını sağlar.
Bebeği enfeksiyonlardan koruyucu immünoglobulin A (IgA), antikorlar, prebiyotikler (GOS-FOS) içerir.
Bebeği akut ve kronik hastalıklara karşı korur; alt solunum yolu enfeksiyonları, orta kulak iltihabı (Otitis Media), bakteriyel menenjit, idrar yolu enfeksiyonu, nektorizan enterokolit, alerjik hastalıklar, ani bebek ölüm sendromu, insüline bağımlı diyabet (Tip 1 diyabet), ishal, lenfomalar, obezite, crhon’s hastalığı, ülseratif kolit, kronik gastroentestinal hastalıklar.
Anne sütü tüketen bebekler mama ile beslenen bebeklere göre ideal kiloda olurlar ve beslenme alışkanlıklarını oturtmaya başlarlar.
Bebeğin bilişsel fonksiyonlarını arttırır.
Bebeğin çene ve diş gelişimini iyi yönde etkiler.
Okul öncesi ve okul döneminde sıkça görülen dikkat azlığı ve ilgisizlik sendromlarının görülme riskini azaltır.
Bebeğin sıvı ihtiyacını karşılar. Bu yüzden bebeğe ilk 6 ay ekstradan su vermeye gerek yoktur.
 Anne sütü emen bebeklerde anemi (kansızlık) görülme riski azdır.                       
Anne ve bebek arasındaki sevgi bağını güçlendirir, annelik depresyonunu azaltır.
Süt verimini arttırır ve sakinleştirici etki gösterir.
 Anneyi meme ve yumurtalık kanserinden korur, osteoporozu önler ve kilo kaybını olumlu yönde etkiler.

Anne sütü hayat kurtarır…
6 AYDAN SONRA TÜKETİLEBİLECEK ANNE SÜTÜ MUHALLEBİSİ:
Malzemeler:
3-4 yemek kaşığı pirinç unu
1 çay bardağı içme suyu
150 cc anne sütü
Pirinç ununu ve suyu bir tavaya veya küçük bir tencereye koyun ve katılaşana kadar pişirin. Ilımaya bırakın. Ilındıktan sonra üzerine pompa ile sağdığınız anne sütünü ekleyin ve karıştırın.
Bu tarif, gece yatmadan önce verilirse, bebek 6 saate kadar tok bir şekilde uyuyacaktır.

9 Şubat 2015 Pazartesi

OKULLAR AÇILDI…OKUL ÇAĞI (6-10 YAŞ) ÇOCUKLARINDA BESLENME VE ÖNERİLERİ

6-10 yaş arası olan okul çocukları yavaş ancak sürekli bir büyüme gösterirler. Bu çağdaki beslenme şekli; çocuğun yaşına, cinsiyetine, vücut ağırlığına, fiziksel aktivite düzeyine göre düzenlenir. Bu çağ çocuklarında oluşturulan beslenme düzeni ve alışkanlığı yetişkinlik dönemindeki beslenme şekli için altyapı oluşturur. Bundan dolay ailenin bu dönemde çocuğa sağlıklı beslenme alışkanlıklarını öğretmesi, beslenme eğitimi vermesi çok önemlidir.
gfhghh
Okul çağı çocuklarına uygulanacak beslenme programının amacı, çocukların büyüme, gelişmelerini sürdürmeleri ve olumlu beslenme alışkanlıklarının oluşturulmasıdır. Çocuğun yeterli ve dengeli beslenmediğinin en önemli göstergesi büyüme ve gelişmesidir. Yaş ve cinsiyete göre percentil aralıkları takip edilerek büyüme ve gelişme izlenir. Yetersiz beslenme sonucunda büyüme ve gelişmeden geri kalınır, hastalıklara yakalanma riski artar. Özellikle sağlıksız beslenme sonucunda şeker hastalığı (diyabet), kalp hastalığı, hipertansiyon, obezite gibi hastalıkların görülme riski artar.
Okul çağı çocuklarında sık görülen beslenme sorunları; zayıflık, şişmanlık, demir eksikliği anemisi (kansızlık), vitamin yetersizlikleri, iyot yetersizliği, kabızlık ve diş çürükleridir. Son yıllarda obezitenin de artması ile bu gruba metabolik sendrom da dahil olmuştur.
Öneriler:
. Okul çocuklarının en önemli problemlerinden biri kahvaltı öğününün yapılmamasıdır. Kahvaltı, gece boyunca aç kalan vücut için elzem bir öğündür, bu yüzden günün en önemli öğünü olarak adlandırılır. Kahvaltı yapmayan çocuklarda dikkat azalması, öğrenme yeteneğinde azalma gibi okul başarısını etkileyecek olumsuzluklar görülmektedir. Bu yüzden her çocuk (aslında her insan) sabah ihtiyacı olan enerji ve besin ögelerini içerecek şekilde kahvaltı yapmalıdır. Kahvaltıda; süt, yumurta, peynir, zeytin, omlet/menemen, yeşillik, ekmek, evde yapılmış taze sıkım meyve suyu, tahıl gevreği gibi besinler birkaçı mutlaka bulunmalıdır.
. Yaşam boyu sürdürülecek beslenme alışkanlıkları bu evrede oluşur. Bu yüzden aile veya diyetisyen mutlaka çocuğa beslenme eğitimi vermelidir, besin piramitleri ile çocuğun aklında kalacak görsel yöntemler eğitim sırasında kullanılmalıdır.
. Ortalama olarak 6 öğün beslenme (kahvaltı, kuşluk, öğle, ikindi, akşam ve yatsı) çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüme ve gelişmesini sağlaması açısından yeterli olacaktır.
. Beslenmede çeşitliliğe yer verilmelidir ve 4 besin grubundaki besinler de yeterli miktarda alınmalıdır. Böylece besin ve besin öğeleri eksiklikleri görülme oranı azalır.
  1. Süt, peynir ve yoğurt çocukların güçlü kemiklere, dişlere ve kaslara sahip olmak için gerekli olan protein, kalsiyum ve D vitaminini sağlar. Bu gruptan günde 2-3 porsiyon tüketilmelidir.
  2. Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller güçlü kaslar ve sağlıklı kan için gerekli olan protein, demir, B vitaminleri ve bazı mineralleri sağlar. Bu besinlerin günde imkanlar dahilinde 2- 3 porsiyon tüketilmesi önerilmektedir.
  3. Ekmek, tahıl ve makarna B vitamini, demir, mineral ve posa içerir. Bunlar ayrıca iyi bir kompleks karbonhidrat kaynaklarıdırlar ve çocukların aktiviteleri için gereken enerjiyi sağlarlar. Bu grup besinlerden günde 6-9 porsiyon tüketilmesi önerilmektedir.
  4. Sebzeler ve kompleks karbonhidratlar A vitamini, C vitamini, ve posa içerir. Ayrıca belirli miktarlarda B vitaminleri, potasyum, kalsiyum ve diğer mineralleri içerir. Günde 3-4 porsiyon tüketilmesi önerilmektedir.
  5. Meyveler; çocukların cildi, göz ve diş eti sağlığı için gereken A ve C vitamini, potasyum ve diğer mineralleri içerir. Meyveler ayrıca karbonhidrat ve posa da içerir. Çocuklar genellikle doğal şeker kaynağı olan meyveleri severler. Günde 2-3 porsiyonmeyve yemeleri önerilmektedir.
. Çocukların okulda tüketebilecekleri ara öğünler evde hazırlanmalı ve beslenme çantası oluşturulmalıdır. Böylece çocuklar hem aç kalmazlar, kendilerini yorgun hissetmezler hem de okul başarılarında düşme görülme riski azalmış olur. Beslenme çantasına; sandviç, tost, sebze çubukları, ayran, meyve, ceviz/badem/fındık gibi yağlı tohumlar konulabilir.
. Çocuklara demli çay, kahve, gazlı içecek ve hazır meyve suları verilmemeli, bunların yerine su, süt, ayran gibi sağlıklı içecek alternatifleri sunulmalıdır.
. Bu dönemde çocuklarda kabızlık sık görülen bir sorundur. Bunun en önemli sebepleri; çocukların fazla süt tüketmesi (günde 500 cc’ den fazla), posa tüketiminin az olması (meyve, sebze, tahıl ürünleri) ve su içme alışkanlığının oturmamasıdır. Bunu engellemek için süt tüketimi günde 2-3 bardak ile sınırlandırılmalı, her gün sebze, meyve, tahıl ürünleri (ekmek, ev yapımı kek, börek, kepekli makarna, esmer pirinç vs.) tüketilmeli ve susayınca değil düzenli olarak su içme alışkanlığının oluşturulması gereklidir.
. Demir eksikliği anemisinin görülmemesi için her gün ihtiyaç kadar et grubu (özellikle kırmızı et) tüketilmelidir.
. İyot genellikle deniz ürünlerinde bulunur. Ancak iyodun yeterli miktarda alınabilmesi için iyotlu tuz kullanımı gereklidir, bu yüzden çocukların kullanacağı tuz mutlaka iyottan zenginleştirilmiş tuz olmalıdır.
. Hazır ürünleri ve fast food tüketmeye yatkın olan çocuklar yağ ve şeker içeriği yüksek yiyecekleri fazla tüketirler. Bunun sonucunda başta obezite olmak üzere birçok rahatsızlık görülebilir. Bunları önlemek için çocuklara her istedikleri alınmamalı, olabildiğince fast fooddan uzak durulmalı, fast foodun düzenli tüketimine karşı çıkılmalıdır.
. Şekerli ürünlerin fazla tüketimi çocuklar arasında sık görülen diş çürüklerine neden olmaktadır. Bu durumu engellemek için öncelikle çocukların şeker tüketme durumu azaltılmalıdır ve çocuklara diş fırçalama alışkanlığı aşılanmalıdır.
. Okul çocuklarında beslenme alışkanlıkları öncelikle ailenin beslenme tarzından sonra da arkadaş çevresi, reklamlar ve sosyal çevreden etkilenerek oluşmaktadır. Bu yüzden ailedeki her birey sofrada aynı yemeği yemeli ve çocuğa örnek olmalıdır. Özellikle sebze tüketiminin zor olması aileyi zorlamaktadır, bir de babanın veya annenin sebze yememesi çocuğun da ona örnek olmasına neden olmaktadır. Bu yüzden beslenme eğitimi önce evde daha sonra dışarıda başlamalıdır. Aileler bu konuda bilinçlendirilmeli, çocuklarına iyi bir şekilde örnek oluşturmalıdırlar.
. Her çocuk imkanı dahilinde fiziksel aktivite yapmalıdır. Hem sosyal ilişkilerin gelişmesi hem de kemik yapısının sağlam bir şekilde oluşması açısından fiziksel aktivite şarttır.

4 Şubat 2015 Çarşamba

Çocuklarda Adölesan Beslenme

Bu dönemde artan fast food tüketimi ve dengesiz beslenmeyle alınan kilolar ömür boyu kurtulunamayacak fazla kilo problemlerine neden olabilir. Şişman çocukların gelişi güzel diyet uygulamaları ise büyümelerini olumsuz etkileyebilir. 

 
Kilo sorunu olan çocuklara doktor ve diyetisyen kontrolünde beslenme programı uygulamak gerekir.
 
* Eğer çocuğun o andaki ağırlığı yetişkinlikte olması gerekenin altında , fakat yaşına göre şişmansa ağırlık kazanımı azaltıcı bir program uygulanır. 
 
* Eğer çocuğun ağırlığı yetişkinlikte olması gerekene ulaştı ise veya yetişkinlikte beklenen ağırlığın üstünde ise yavaş yavaş gelişimini etkilemeyecek şekilde bir kilo verme programı uygulanır.
 
Bu programlarda hedeflenecek en önemli nokta ise günümüzdeki sağlıksız beslenme alternatifleri içinde büyüyen çocuklarımıza doğru beslenme yöntemlerini öğretebilmektir.