14 Ekim 2014 Salı

Turşunun Besleyici Değeri Var Mıdır?

http://www.nutrasystem.com.tr/?m=Sayfalar&id=272

Turşunun Besleyici Değeri Var Mıdır?

Yeşilbiber, yeşil fasulye, yeşil domates, salatalık, lahana, karnabahar gibi sebzeler genellikle %15'lik tuzlu salamura içerisinde saklanır. Turşu diye ifade edilen bu besinlerin besleyici değeri çok azdır.

Bu şekilde hazırlanan besinlerde fazla miktarda tuz bulunduğu için yüksek tansiyonu olan kişiler kaçınmalıdır.

13 Ekim 2014 Pazartesi

DİYETİSYEN ÖNERİLERİ...AŞURE TARİFİ

http://www.nutrasystem.com.tr/?m=Sayfalar&id=273

Haftanın Yemek Tarifi

AŞURE

·         1 porsiyon: 705 kalori

·         12 servis

·         Hazırlık süresi (pişirme hariç): 30 dakika

·         Pişirme süresi: 120 dakika
Malzemeler:

Ø  500 g aşurelik buğday

Ø  1 kase pişmiş kuru nohut

Ø  1 kase pişmiş beyaz kuru fasulye

Ø  1 kase kuru üzüm

Ø  1 çay bardağı pişmiş beyaz pirinç

Ø  2 su bardağı (400 ml) süt

Ø  2 adet orta boy elma

Ø  1 adet portakal

Ø  1 kg şeker

Ø  200 g kuru kayısı

Ø  200 g kuru incir

Ø  5 g gül suyu

Ø  15 çay bardağı su

Ø  2 fincan nar


Yapılışı:

Öncelikle buğday, fasulye ve nohut 1 gece önceden suda bekletilmelidir. Nohutu ıslatırken sıcak su ve tuz koyunuz. Islatmış olduğunuz buğdayı iyice yıkayıp kara suyunu çıkartınız. Geniş bir tencereye koyup ocağın üzerine alın ve üzerini geçecek kadar su koyunuz. Ocağın altını kapatıp 10-15 dakika dinlendiriniz ve tekrar kaynatıp tekrar dinlendiriniz. Gerekiyorsa üzerine biraz daha sıcak su ilave edebilirsiniz. En son bir kez daha kaynatıp dinlendirdikten sonra tekrar ocağın altını yakınız, sütü döküp karıştırmaya devam ediniz. Pirinci yıkayınız ve tencereyi sürekli olarak karıştırınız. Üzümleri yıkayıp katınız, malzemeleri koydukça suyunu arttırınız. Portakal kabuğunu küp küp doğrayınız, ayrı bir tencerede haşlayınız. Elmaları küp küp doğrayıp aşureye katınız. Sürekli karıştırarak biraz daha pişirip altını kapatınız. Aşureyi kaselere paylaştırınız, ılıyıp üzeri pelte olduktan sonra nar ile süsleyiniz.

Afiyet olsun…

24 Eylül 2014 Çarşamba

Metabolic Balance

Metabolik Balans Nedir?
Metabolic balance sağlıklı ve dengeli beslenerek kilo kontrolü sağlayan bütünsel bir metabolizma programı dır.Bu özel beslenme şeklinin her kuralı tıbbi , fizyolojik bilimsel gerçeklere dayanmaktadır.Bu program Metabolizma ve Endokrin Uzmanı Dr.Wolf Funfack rehberliğinde, Doktorlar ve Beslenme uzmanları tarafından geliştirilmiştir. 
Metabolic Balance Nasıl Etki Ediyor?
Kişisel beslenme planınız sayesinde ‘’beden kimyanız“ ve size uygun ‘’gıda maddeleri” ile yeni bir metabolik denge oluşacaktır. Sizin için sağlıklı ve gerekli olan besinleri, mineralleri içeren gıdaları tüketmenizin yanı sıra, metabolizmanızın dengede kalabilmesi için ihtiyaç duyduğu besinleri almanız da sağlanacaktır. Bu nedenle, size özel hazırlanan bu plan, sadece sizin metabolizmanıza uygundur ve tamamen sizin kişisel özelliklerinizle ilgili bilgiler içermektedir.
Klasik Diyetlerden Farkı Nedir?
Kalori hesabına dayalı bir diyet değildir.Metabolik balansın en önemli özelliği bilimsel temellere dayanmasıdır. Yemek konusundaki farkı ise tatsız tuzsuz, yağsız, light veya iştah kesici yapay yiyeceklerle mideyi doldurup zayıflatan, sürdürülmesi zor bir beslenme programı değil; ideal ölçülerde, vücudun ihtiyacı olan gıdaların en doğal halleriyle tüketilmesini sağlayan ve ömür boyu sürdürülebilir bir sağlıklı beslenme biçimi olmasıdır.Kilo vermeyi sağlayacak olan gıdalar Kişinin kan değerlerine ve kişisel verilerine göre belirlenir.Bu belirleme sırasında gıdaların kalorilerinden çok , gelisemik yükleri ve kişinin metabolizma Özellikleri dikkate alınır. Beslenme planını parmak izi kadar ozel ve omur boyu geçerli kılar ve kişinin aç kalmadan ideal kilosuna kavuşmasını sağlar. Ancak başarısı ,kalori ayarlamasından ziyade, yiyecek seçimi ve yiyecek gruplarının kombinasyonu ve tüketim şekliyle yakından ilgilidir.Alışagelmiş diyetlerdeki 3 ana öğün ve ilaveten ara öğünlerin aksine,Metabic Blance \'ta sadece 3 ana öğün vardır,ara öğün yoktur.Hatta arada bişey yemek yasaktır! Metabolic balance sadece zayıflamayı değil,gerekiyorsa kilo almayı ve ideal kiloda kalmayı da sağlayan kilo düzenleyici bir metabolizma programı dır. 
Metabolic Balance Kilo Kaybını Nasıl Sağlıyor?
Size özel hazırlanan beslenme planı sayesinde vücudunuzun ihtiyaç duyduğu tüm sağlıklı besinleri alıyorsunuz. Programda besinler içerdikleri kaloriye, yağ, protein ya da karbonhidrat miktarlarına göre seçilmiyor. Sadece ve sadece sizin hormon düzeyiniz dikkate alınıyor ve bu sayede metabolizmanızın sağlıklı çalışması sağlanıyor. Beslenmenizi bu yeni ve kolay uygulanabilen kurallara göre düzenlediğiniz için, kilonuz kontrol altına alınıyor, aynı zamanda metabolizmanızın hormon dengeleri de düzenleniyor.
Metabolic balance ile sağlığım nasıl düzeliyor?
Düzenli ve dengeli beslenme sayesinde (özellikle size uygun egzersizleri de uygulayarak) kalıcı bir sağlığa kavuşabilir; kendinizi çağın önemli hastalıklarından koruyabilirsiniz. Doğal ve dengeli beslenme sayesinde vücudumuz olması gereken doğal kilosuna kavuşur. Bu beslenme planı sayesinde, günlük verimimizde ve konsantrasyonumuzda da gözle görülür bir düzelme oluşur. Böylece enerji düzeyimizde de artış görülür. Daha iyi uyuyabilir, fiziksel anlamda kendimizi daha güçlü hissedebiliriz. Sonuç olarak; daha sağlıklı, daha aktif, daha zinde olup, bu özellikleri çevremize de yansıtırız. Programı uygularken vücuttaki yağlar azalır, bu arada kas ve bağ dokusu metabolic balance® sayesinde dengelenir. Böylece cildimiz de daha gergin ve pürüzsüz bir hale gelir.
Kişisel Beslenme Programı Nasıl Oluşturuluyor?
Doktor,Metabolik balans programında izlenen yolu şöyle anlatıyor: “Öncelikle 10-12 saatlik bir açlık süresinden sonra kişinin kanı alınarak Türkiye’deki anlaşmalı bir laboratuvara gönderilir. Kişinin kan analizinde; karaciğer enzimleri, böbrek fonksiyonları (üre, ürik asit, vs.) vücudun enflamasyon kriterleri -obezitede ve insülin direncinde bu kriterler çok önemli bir yer teşkil eder-, safra kesesi, pankreas salgısı, bazı vitaminlerin oranları, kan sayımı ve tiroid fonksiyonlarına bakılarak ayrıntılı bir check-up yapılmış olur. Bu check-up’ın sonuçları doktor tarafından hasta ile birlikte konsülte edilip bir rapor haline getirildikten sonra Almanya’da merkez ofisteki dahiliye uzmanının görüşüne sunulur. Ve buradaki Metabolic Balance programının veri tabanı kullanılarak yaklaşık 25 sayfalık bir kişisel besin programı hazırlanır. Bu besin programında; kişinin hangi besinleri aldığında metabolik dengesinin ayarlanacağını, kilo verebileceğini ve insülin direnci, obezite, tiroid gibi sağlık sorunlarından kurtulabileceği anlatılır. Haftada bir kez olmak üzere doktor hastaya en az 9 seans sağlık koçluğu yapar.”
Metabolik balansın diyet programı olup olmadığının kişiye göre değiştiğini belirten Doktor, “Eğer kilo vermek amaçlanıyorsa diyet olarak değerlendirilebilir. Sadece metabolik balans ayarını yapmak için de uygulanabilir. Obezite, insülin direnci, tiroid, haşimato gibi hastalıkların tedavisinde de etkili bir çözüm olabilir”  
Metabolic Balancenin Avantajları Nelerdir?
1-Metabolic Balance kisiye özel , bünyenin ihtiyacına uygun sağlıklı bir beslenme programı dır.
2-Günde 3 oğun beslenme prensibi sebebiyle uygulaması kolay ve sürdürülebilir bir beslenme düzenidir.
3-Metabolic Balance beslenme sisteminde kisi kısa sürede büyük oranda yağ kaybeder, su kaybı ise minimum seviyede kalır.Bu yüzden hızlı kilo kaybı olsa bile bir sorun yaşanmaz.
4-Hızlı geri dönüş (yoyo etkisi) yaşanmaz, kilo dengede kalır.
5-Tamamen doğal bir beslenme şeklidir, herhangi bir ek ürün önerilmez.
6-Uluslararası Metabolic Balance egitimi almış, sertifikalı doktorlar tarafından uygulanan, ISO9001 ve TÜV belgeli bir metabolizma dengeleme programıdır.
7-Sonuç olarak daha sağlıklı, daha aktif ve daha zinde olursunuz ki buda hayatınızın her anına yansır.
Programda nasıl bir süreç izleniyor?
Metabolic Balance enstitüsündeki sertifikalı koçlarımız (doktor, diyetisyen) sizi 4 aşamalı programımıza başlatacaklardır.Birinci görüşmenizde, koçunuz kişisel sağlık ve beslenme geçmişinizi kayıt ederek size bir kan testi listesi verecektir.Kan testlerinizin sonuçları bize ulaştıktan sonra, tüm bilgileriniz metabolic balance® enstitüsünde değerlendirilerek “Kişisel Beslenme Planınız” oluşturulacaktır.Metabolic balance koçunuz planınıza başlarken ve tüm plan uygulama sürecinde size rehberlik edecektir.
Program ne kadar sürüyor?
Aşama 1: Hazırlık dönemidir; 2 gün sürer.
Aşama 2: Sıkı dönemdir; en az 14 gün sürer.
Aşama 3: Rahat dönemdir; Beslenmenize ek yiyecekler ilave edilir.
Aşama 4: Koruma dönemidir; Pek çok kişi bu dönemi hayat boyu sürdürmeyi tercih eder.

Dr.Selmin ERŞAN
İzmir'de Lisanslı Metabolic Balance temsilcisidir.
(0232) 463 31 63
(0532) 225 96 98

22 Eylül 2014 Pazartesi

Gebelikte Beslenme


Canlıların temel gereksinimlerinden biri olan beslenme, yaşamın her döneminde ayrı bir özellik ve önem taşır. Gebelik döneminin sağlıklı geçmesi, fetüsün sağlıklı gelişimi ve sorunsuz doğumun gerçekleşmesinde gerekli en önemli koşullardan biri annenin iyi beslenmesidir. Yeterli ve dengeli bir beslenme programı ile anne, bir yandan kendi sağlığını korurken diğer yandan doğacak bebeğin normal büyüme ve gelişmesini, doğumdan sonra bebeğini besleyeceği sütün verimli ve besleyici olmasını sağlar.
GENEL ÖNERİLER
Gebelikte(hamilelik) önerilen beslenme, gereksinim duyulan enerji ve besin öğelerini karşılayacak tür ve miktarda besin alınımıdır.
Anne adayının ve bebeğin gereksinimini karşılamak için gebeliğin 7. ayından itibaren annenin diyetine demir preparatlarının eklenmesi yarar sağlar.
Gebelikte öğün sayısının yeterli ve öğün aralıklarının düzenli olması gerekmektedir. Günlük öğün sayısı en az 5 öğün şeklinde planlanmalıdır
. Burada amaç midenin aşırı dolgunluğunun neden olabileceği rahatsızlığı önlemektir, gebelikte sık karşılaşılan yemek sonrasında oluşabilecek bulantı hissini engellemektir.
Sıvı gereksiniminin karşılanması gebelik sürecinde özel bir önem taşır. Yaşamsal önemi olan su, gebelikte istenmeyen kabızlık durumunun önlenmesi açısından büyük yarar sağlar. Anne adaylarının sıvı gereksinimini karşılamak için günde en az 2.5lt su içmesi gerekmektedir. Yeterli sıvı alınımın izlenmesinde en güvenli yol idrar çıkışının takibi ve idrar renginin açık sarı olmasıdır, idrar renginin koyulaşması sıvı alımında yetersizliğin olduğuna işarettir. Sıvı alımının öğünler arasında olması şişkinliğin önlenmesinde yarar sağlar.
Gebelik sürecinde günde bir fincan kahvenin olumsuz etki yapmamasına karşın fazla miktarda tüketimi ile içeriğinde bulunan kafeinin merkezi sinir sistemini uyararak uykusuzluk , huzursuzluk, çarpıntı gibi şikayetlere neden olabildiği ve dolaşım sistemini de olumsuz etkilediği bilinmektedir . Keza gebelikte aşırı ve koyu çay tüketimi çayın içerdiği kafein ile bu olumsuz etkilerin görülmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda çayın yapısında bulunan teofilin, diyetteki besinlerle alınan demirin emilimini engellemekte ve gebelikte sık rastlanan anemi ( kansızlık ) sorununun ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. Bu nedenle gebelikte çay içimi günde 2 fincanla sınırlandırılmalı, içilecek çay açık limonlu olmalı ve yemekten en az 45-50 dak. sonra içilmelidir.

Gebelikte kabızlık kesinlikle arzu edilmeyen bir sağlık sorunudur, kabızlığın önlenmesinde diyetteki posa oranı çok önemlidir. Diyet posası barsak fonksiyonlarını düzenleyerek yaptığı olumlu etki yanında vücuda alınan toksik öğelerin vücuttan atımına da yardımcıdır. Gebelikte diyetteki posa oranının yeterli olmasına özen gösterilmelidir.

Toksik özelliği olan alkollü içkiler, doğacak bebeğin gelişiminde kusurlara, zor doğumlara, erken doğumlara ve ölü doğumlara neden olabileceğinden anne adaylarının kesinlikle kullanmaması gereken bir maddedir . Keza anne ve bebeğin sağlığına zararlı etkileri bilindiğinden bilinçli bir anne adayı sigaradan ve sigara içilen yerlerden tümüyle uzak durmalıdır.

GEBELİKTE BESLENME İLE İLGİLİ SIK GÖRÜLEN SAĞLIK SORUNLARI

Erken gebelik bulantı ve kusmaları: Gebeliğin ilk aylarında bulantı ve kusma sık görülen, anneye sıkıntı veren ve genellikle 3. aydan sonra kaybolan gebeliğe özgü durumdur. Ortaya çıkmasında annenin uzun süre aç kalması, farklı bir kokunun olması (sigara, puro, yemek kokusu v.b.), bulantı ve kusma muhtemelen gebelik sürecinde bazı hormonların salgılanmasındaki farklılığa veya anne adayının bu hormonlara karşı fizyolojik duyarlılığına bağlı olarak ortaya çıkar.
Mide yanması: Gebeliğin sonlarına doğru sık rastlanan bir sorundur, doğuma hazırlık açısından son aylarda tüm düz kaslarda görülen fizyolojik gevşeme mide ile yemek borusu arasında sıkıca kapalı duran ve mide muhtevasındaki sıvı ve katı maddelerin yemek borusuna kaçışını engelleyen kapağın (sfinkterin) gevşemesi sonucu ortaya çıkar. Büyüyen uterusun (rahim) mideye baskı yapması, özellikle toklukta mide asidinin gevşeyen kapaktan yemek borusuna kaçması ve bu bölgeyi tahriş etmesi sonucu görülen mide yanmalarının önlenmesinde; midede asit yapımını artıran baharatlı besinler, et suyu, tavuk suyu, kızartma ve gaz yapıcı yiyeceklerden uzak durulması, az miktarda besin içeren sık öğünler halinde düzenlemiş diyetler yarar sağlar .

Kabızlık ( Konstipasyon ): Gebelikte fizyolojik olarak son aylarda ortaya çıkan düz kasların gevşemesi ve aneminin önlenmesi amacıyla eklenen demir preparatlarının yan etkisi olarak kabızlık sık karşılaşılan bir sorundur. Büyüyen uterusun barsaklara bası yapması sıkıntıyı arttırır. Diyetin taze sebze, meyve, kepekli tahıl ürünleri, kuru meyve gibi besinlerle posa içeriğini zenginleştirmek, sıvı alınımını artırmak, düzenli ve yorucu olmayan egzersiz programlarının uygulanması sorunun çözümünde yardımcıdır.

Gebelik öncesi dönemdeki vücut ağırlığınızın değerlendirilmesinde pratik olarak aşağıda sunulan formül kullanılabilir:

Beden Kütle İndeksi = Gebelik Öncesi Vücut Ağırlığı /Boy Uzunluğunun Metre Cinsinden Karesi
Çıkan Sonuç: 20-26 arası NORMAL
20’den az ZAYIF
26’dan fazla ŞİŞMAN olarak değerlendirilir.
Şişman kadınlar ( gebelikte 11 kg’dan az ağırlık kazansalar bile ) normal ağırlıkta bebek doğururken, gebelik öncesi anne zayıfsa bebek düşük doğum ağırlıklı ( LBW) doğma riskine sahiptir. Kadının gebelik öncesi beslenme durumu önemli olup, mutlak suretle dikkate alınmalıdır. Gebelik öncesi vücut ağırlığı mümkünse saptanıp standartlara göre değerlendirilmelidir.
Gebelik öncesi zayıf olan kişilerde LBW bebek doğum oranı ve preeklamsi riski yüksektir. Bu yüzden hamilelikte diyete ek besin ekleyerek bu durum düzeltilebilmektedir. Gebelik öncesi şişman olan kişilerde ise hipertansiyon, diyabet, doğum güçlüğü gibi birçok komplikasyon oluşma riski artmaktadır.
Gebelikte ağırlık kazancının izlenmesi büyük önem taşımaktadır. Gebe kadın ilk 3 ayda her ay 1 kg, sonraki 6 ayda ise ortalama 1.5-2 kg ağırlık kazanmalıdır. Gebelik süresince toplam ağırlık artışı 9-14 kg olmalıdır. 7 kg’dan az ağırlık kazancı anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye sokar. Gebelik öncesi anne şişmansa daha az kilo almalıdır. Anneye beslenmenin önemi sürekli anlatılmalıdır. Ayrıca ağırlık kazancı az olduğunda anne sütünün veriminin düşeceği de vurgulanmalıdır.
Hamile kadınlar için hamilelik öncesi ve hamilelik süresince beden kütle indekslerine göre önerilen kilo artışları yapılan araştırmalara göre aşağıdaki gibidir.

BKI ÖNERİLEN KİLO ARTIŞI
Düşük BKI<19.8 12.5 - 18
Normal BKI 19.8-26.0 11.5 - 16
Yüksek BKI>26-29 7 - 11.5

5 Eylül 2014 Cuma

PESTOLU KİNOA SALATASI

http://www.nutrasystem.com.tr/?m=Sayfalar&id=273

PESTOLU KİNOA SALATASI

Porsiyon: 4 kişilik

Malzemeler:

·         100 g kinoa

·         200 ml su

·         3 yemek kaşığı zeytinyağı

·         ½ su bardağı haşlanmış mısır

·         2 domates

·         Tuz

·         Karabiber


Pesto Sosu İçin Malzemeler:

1 demet fesleğen

·         ½ çay bardağı zeytinyağı

·         3 diş sarımsak

·         Tuz


Kinoayı geniş bir kaba alın. Üzerini geçecek kadar su ekleyin ve 1 saat bekleyin. Suyu süzüp tencereye alın. 200 ml suyu ekleyin ve suyu çekinceye kadar pişirin. Tuz, karabiber ve zeytinyağı ekleyip soğumaya bırakın. Bu arada pesto sosunu hazırlayın. Fesleğenin 2/3 ünü mutfak robotuna alın. Sarımsak, tuz ve zeytinyağı ekleyerek pürüzsüz hale gelene kadar ezin. Ayırdığınız fesleğeni ince kıyın. Domatesin kabuklarını soyup çekirdekli kısmını çıkarın. Küp şeklinde doğrayın ve kinoaya ekleyin. Mısır ve fesleğeni ilave ederek karıştırın. Servis kaplarının yanına pesto sosunu paylaştırın. Üzerine hazırladığınız salatayı ekleyin. Fesleğen yaprağı ile süsleyerek servis edin.

3 Eylül 2014 Çarşamba

Çocuklara yönelik sağlıklı yaşam ve beslenme önerileri

http://www.nutrasystem.com.tr/?title=okul_cagi_cocuklar_icin_beslenme&m=Sayfalar&id=281&ek=169&m_id=280

Çocuklara yönelik sağlıklı yaşam ve beslenme önerileri
Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunda bulunan çeşitli besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, peynir, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi önerilmektedir.
Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmeleri önemlidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, göz, cilt ve sindirim sistemlerinin sağlıklı olması için her gün imkanlar dahilinde 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir.

Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, haşlanmış yumurta, taze meyve suyu, birkaç dilim ekmek veya 1 bardak süt, poğaça, domates çocuklar için yeterli ve dengeli bir kahvaltı örneğidir.
Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygun olanıdır.

Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin, şeker ve şekerli besinler, cips, gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi çocukların sağlıklı beslenmeleri açısından daha yararlıdır.

Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir.

Çocukların gerek okul yönetimi gerekse de ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir.

Sağlıklı yaşam için çocuklara el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çok önemlidir. Bu nedenle çocuklara, özellikle yemek yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten sonra, dışarıda oyun oynadıktan sonra, dışarıdan eve gelince ellerini uygun şekilde yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması gerekmektedir.

Çocukların okul kantinleri, büfe gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olmaları gerekmektedir. Süt, ayran gibi ambalajlı besinleri satın alırken etiket bilgisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığından üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına, ambalajsız satılan tost, simit, poğaça gibi yiyeceklerin de temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmış olmasına dikkat edilmelidir.
Okul kantinlerinde sağlıklı besinlerin bulundurulması için okul yönetimi, öğretmen ve veliler işbirliği içinde olmalıdır.

Metabolik Balans (metabolic balance) Programı Nedir?

Metabolik Balans Nedir?

Metabolic balance sağlıklı ve dengeli beslenerek kilo kontrolü sağlayan bütünsel bir metabolizma programı dır.Bu özel beslenme şeklinin her kuralı tıbbi , fizyolojik bilimsel gerçeklere dayanmaktadır.Bu program Metabolizma ve Endokrin Uzmanı Dr.Wolf Funfack rehberliğinde, Doktorlar ve Beslenme uzmanları tarafından geliştirilmiştir.

Metabolic Balance Nasıl Etki Ediyor?

Kişisel beslenme planınız sayesinde ‘’beden kimyanız“ ve size uygun ‘’gıda maddeleri” ile yeni bir metabolik denge oluşacaktır. Sizin için sağlıklı ve gerekli olan besinleri, mineralleri içeren gıdaları tüketmenizin yanı sıra, metabolizmanızın dengede kalabilmesi için ihtiyaç duyduğu besinleri almanız da sağlanacaktır. Bu nedenle, size özel hazırlanan bu plan, sadece sizin metabolizmanıza uygundur ve tamamen sizin kişisel özelliklerinizle ilgili bilgiler içermektedir.

Klasik Diyetlerden Farkı Nedir?

Kalori hesabına dayalı bir diyet değildir.Metabolik balansın en önemli özelliği bilimsel temellere dayanmasıdır. Yemek konusundaki farkı ise tatsız tuzsuz, yağsız, light veya iştah kesici yapay yiyeceklerle mideyi doldurup zayıflatan, sürdürülmesi zor bir beslenme programı değil; ideal ölçülerde, vücudun ihtiyacı olan gıdaların en doğal halleriyle tüketilmesini sağlayan ve ömür boyu sürdürülebilir bir sağlıklı beslenme biçimi olmasıdır.Kilo vermeyi sağlayacak olan gıdalar Kişinin kan değerlerine ve kişisel verilerine göre belirlenir.Bu belirleme sırasında gıdaların kalorilerinden çok , gelisemik yükleri ve kişinin metabolizma Özellikleri dikkate alınır. Beslenme planını parmak izi kadar ozel ve omur boyu geçerli kılar ve kişinin aç kalmadan ideal kilosuna kavuşmasını sağlar. Ancak başarısı ,kalori ayarlamasından ziyade, yiyecek seçimi ve yiyecek gruplarının kombinasyonu ve tüketim şekliyle yakından ilgilidir.Alışagelmiş diyetlerdeki 3 ana öğün ve ilaveten ara öğünlerin aksine,Metabic Blance \'ta sadece 3 ana öğün vardır,ara öğün yoktur.Hatta arada bişey yemek yasaktır! Metabolic balance sadece zayıflamayı değil,gerekiyorsa kilo almayı ve ideal kiloda kalmayı da sağlayan kilo düzenleyici bir metabolizma programı dır.

Metabolic Balance Kilo Kaybını Nasıl Sağlıyor?

Size özel hazırlanan beslenme planı sayesinde vücudunuzun ihtiyaç duyduğu tüm sağlıklı besinleri alıyorsunuz. Programda besinler içerdikleri kaloriye, yağ, protein ya da karbonhidrat miktarlarına göre seçilmiyor. Sadece ve sadece sizin hormon düzeyiniz dikkate alınıyor ve bu sayede metabolizmanızın sağlıklı çalışması sağlanıyor. Beslenmenizi bu yeni ve kolay uygulanabilen kurallara göre düzenlediğiniz için, kilonuz kontrol altına alınıyor, aynı zamanda metabolizmanızın hormon dengeleri de düzenleniyor.

Metabolic balance ile sağlığım nasıl düzeliyor?

Düzenli ve dengeli beslenme sayesinde (özellikle size uygun egzersizleri de uygulayarak) kalıcı bir sağlığa kavuşabilir; kendinizi çağın önemli hastalıklarından koruyabilirsiniz. Doğal ve dengeli beslenme sayesinde vücudumuz olması gereken doğal kilosuna kavuşur. Bu beslenme planı sayesinde, günlük verimimizde ve konsantrasyonumuzda da gözle görülür bir düzelme oluşur. Böylece enerji düzeyimizde de artış görülür. Daha iyi uyuyabilir, fiziksel anlamda kendimizi daha güçlü hissedebiliriz. Sonuç olarak; daha sağlıklı, daha aktif, daha zinde olup, bu özellikleri çevremize de yansıtırız. Programı uygularken vücuttaki yağlar azalır, bu arada kas ve bağ dokusu metabolic balance® sayesinde dengelenir. Böylece cildimiz de daha gergin ve pürüzsüz bir hale gelir.

Kişisel Beslenme Programı Nasıl Oluşturuluyor?

Doktor,Metabolik balans programında izlenen yolu şöyle anlatıyor: “Öncelikle 10-12 saatlik bir açlık süresinden sonra kişinin kanı alınarak Türkiye’deki anlaşmalı bir laboratuvara gönderilir. Kişinin kan analizinde; karaciğer enzimleri, böbrek fonksiyonları (üre, ürik asit, vs.) vücudun enflamasyon kriterleri -obezitede ve insülin direncinde bu kriterler çok önemli bir yer teşkil eder-, safra kesesi, pankreas salgısı, bazı vitaminlerin oranları, kan sayımı ve tiroid fonksiyonlarına bakılarak ayrıntılı bir check-up yapılmış olur. Bu check-up’ın sonuçları doktor tarafından hasta ile birlikte konsülte edilip bir rapor haline getirildikten sonra Almanya’da merkez ofisteki dahiliye uzmanının görüşüne sunulur. Ve buradaki Metabolic Balance programının veri tabanı kullanılarak yaklaşık 25 sayfalık bir kişisel besin programı hazırlanır. Bu besin programında; kişinin hangi besinleri aldığında metabolik dengesinin ayarlanacağını, kilo verebileceğini ve insülin direnci, obezite, tiroid gibi sağlık sorunlarından kurtulabileceği anlatılır. Haftada bir kez olmak üzere doktor hastaya en az 9 seans sağlık koçluğu yapar.”

Metabolik balansın diyet programı olup olmadığının kişiye göre değiştiğini belirten Doktor, “Eğer kilo vermek amaçlanıyorsa diyet olarak değerlendirilebilir. Sadece metabolik balans ayarını yapmak için de uygulanabilir. Obezite, insülin direnci, tiroid, haşimato gibi hastalıkların tedavisinde de etkili bir çözüm olabilir”

Metabolic Balancenin Avantajları Nelerdir?

1-Metabolic Balance kisiye özel , bünyenin ihtiyacına uygun sağlıklı bir beslenme programı dır.

2-Günde 3 oğun beslenme prensibi sebebiyle uygulaması kolay ve sürdürülebilir bir beslenme düzenidir.

3-Metabolic Balance beslenme sisteminde kisi kısa sürede büyük oranda yağ kaybeder, su kaybı ise minimum seviyede kalır.Bu yüzden hızlı kilo kaybı olsa bile bir sorun yaşanmaz.

4-Hızlı geri dönüş (yoyo etkisi) yaşanmaz, kilo dengede kalır.

5-Tamamen doğal bir beslenme şeklidir, herhangi bir ek ürün önerilmez.

6-Uluslararası Metabolic Balance egitimi almış, sertifikalı doktorlar tarafından uygulanan, ISO9001 ve TÜV belgeli bir metabolizma dengeleme programıdır.

7-Sonuç olarak daha sağlıklı, daha aktif ve daha zinde olursunuz ki buda hayatınızın her anına yansır.

Programda nasıl bir süreç izleniyor?

Metabolic Balance enstitüsündeki sertifikalı koçlarımız (doktor, diyetisyen) sizi 4 aşamalı programımıza başlatacaklardır.Birinci görüşmenizde, koçunuz kişisel sağlık ve beslenme geçmişinizi kayıt ederek size bir kan testi listesi verecektir.Kan testlerinizin sonuçları bize ulaştıktan sonra, tüm bilgileriniz metabolic balance® enstitüsünde değerlendirilerek “Kişisel Beslenme Planınız” oluşturulacaktır.Metabolic balance koçunuz planınıza başlarken ve tüm plan uygulama sürecinde size rehberlik edecektir.

Program ne kadar sürüyor?

Aşama 1: Hazırlık dönemidir; 2 gün sürer.

Aşama 2: Sıkı dönemdir; en az 14 gün sürer.

Aşama 3: Rahat dönemdir; Beslenmenize ek yiyecekler ilave edilir.

Aşama 4: Koruma dönemidir; Pek çok kişi bu dönemi hayat boyu sürdürmeyi tercih eder.


Dr.Selmin ERŞAN

İzmir'de Lisanslı Metabolic Balance temsilcisidir.
(0232) 463 31 63
(0532) 225 96 98
 — Alsancak Nutra System'de.

26 Ağustos 2014 Salı

YETERSİZ BESLENME

http://www.nutrasystem.com.tr/?title=sifir_beden_%28asiri_zayiflik%29&m=Sayfalar&id=248&ek=30&m_id=250


Aşırı zayıflık, özellikle bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve hastalıklara karşı direncin azalmasına, vücut fonksiyonlarının işleyişinde bozukluklara, kronik yorgunluk ve halsizliğe, çalışma veriminde ve yaşam kalitesinde azalmaya neden olur.Dünya Sağlık Örgütü ne göre yetişkin sağlıklı bir insanın Beden Kitle İndeksi (BKİ) en az 18.5 olmalıdır. BKİ, vücut ağırlığının (kg) boy uzunluğunun (m2) karesine bölünerek hesaplanır. Yetişkin bireylerde en küçük giysi bedeni olarak bilinen 36 bedenden çok daha küçük olan 32 beden olarak nitelendirilen sıfır beden, BKİ'nin 14-16 arasında olmasıdır ve bu son derece sağlıksız bir vücut ağırlığına sahip olunması anlamına gelmektedir.

24 Ağustos 2014 Pazar

İLK BESLENME GÖRÜŞMESİ

http://www.nutrasystem.com.tr/?m=Sayfalar&id=142&ek=30

Toplumda sağlıklı beslenme bilincini oluşturarak yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlayan Özel NUTRA SYSTEM Polikliniği; Sağlıklı Zayıflama ve Beslenme konularında bireylere beslenme programlarını uygulayarak destekleyici verip, takibini sağlamaktadır. Gönder

Polikliniğimize; Obezite (şişmanlık) nedeniyle başvuran kişilerin,kan tahlilleri (AKŞ, kolesterol, trigliserit, üre, ürük asit, BUN v.b) yapılıp, bazal metabolizma hızı, vücut yağ, kas ve su oranları,  “Vücut Bileşenleri Ölçümü” tekniği kullanılarak incelenmekte, bireylerin beslenme alışkanlıkları ve genel durumları değerlendirilerek, beslenme tedavileri planlanmakta ve bireysel eğitim verilmektedir.

Sağlıklı beslenme ve diyet programına başlamadan önce kilo almaya neden olan beslenme ya da yaşam tarzındaki yanlışlar ve ideal kiloya ulaşmak için hedefler doğru tespit edilmelidir.  Bilgilendirme görüşmesi olan ilk görüşmede sağlıklı beslenme, diyet prensipleri ve polikliniğimizdeki uygulama ile ilgili bilgi verilmektedir. Daha sonra hastalarımızın tıbbi tanı ve tıbbi değerlendirmesi,  beslenme alışkanlıkları ve genel durumları göz önüne alınarak beslenme programı oluşturulmakta ve eğitimi planlanmaktadır.

Polikliniğimizde obezite tedavisinin yanı sıra beslenme ve diyet tedavisi gerektiren tüm durumlar için gebe emzikli programı, çocuk- adölesan beslenmesi, sporcu beslenmesi, hastalıklarda beslenme, detoks programı  ve diyabet gibi diğer metabolik hastalıklar için bireysel eğitim verilmektedir.

Polikliniğimize başvuran bireyler için  başlangıçta haftalık periyotla görüşmeler yapmaktadır.Programının bitiminde aynı sorunun tekrar etmemesi amacıyla koruyucu programlar verilmektedir.

Kilo almaya neden olan beslenme ya da yaşam tarzındaki yanlışlar tespit edilmeli ve ideal kiloyu korumak için hedefler doğru tespit edilmelidir.

15 Ağustos 2014 Cuma

Su ve Sağlık

http://www.nutrasystem.com.tr/?m=Sayfalar&id=272

SU VE SAĞLIK

Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğedir ve beslenmemizin vazgeçilmez bir parçasıdır. İnsan, besin almadan haftalarca canlılığını sürdürmesine karşın, susuzluk durumunda ancak birkaç gün yaşayabilir. İnsan vücudunun su içeriği yaşa ve cinsiyete göre %42 ile 75 arasında değişmekle birlikte yetişkin insan vücudunun ortalama %59 u sudur. Vücut fonksiyonlarının çalışmasında, metabolizmanın dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonunun gerçekleşmesinde su son derece önemli rol oynamaktadır.

Su;

Besinlerin sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınmasında,

Hücrelerin, dokuların organ ve sistemlerin düzenli çalışmasında,

Metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve vücuttan atılmasında,

Sindirim sisteminin düzenli çalışmasında,

Vücut ısısının denetiminin sağlanmasında,

Eklemlerin kayganlığının sağlanmasında,

Çeşitli biyokimyasal olayların gerçekleşmesinde yardımcıdır.

Büyüme ve vücut fonksiyonlarının devamı yeterli su alımı çok önemlidir. Yapılan çalışmalar uygun miktarlarda günlük su tüketiminin;

soğuk algınlığı,

kabızlık,

idrar yolu enfeksiyonları,

cilt sağlığının korunması,

organizmanın toksinlerden arındırılması,

kilo kontrolü programlarında zayıflamaya yardımcı olması, cildin nem ve elastikiyetinin düzenlenmesinde rol oynaması nedenleriyle selülit oluşumunun önlenmesinde yardımcı olduğu bilinmektedir.

Soğuk günlerde üşüdüğümüzde veya yazın çok sıcak, rutubetli günlerinde olduğu gibi aşırı sıcaklık durumunda, vücudun normal sıcaklığını korumak için suya olan ihtiyacı artmaktadır. Sıcak, nemli havalarda vücut terleyerek sıvı kaybını arttırır. Bu nedenle, sıcaklık artışının başladığı şu günlerde sıvı tüketiminin arttırılmasına özen gösterilmelidir.

Sabah kalkıldığında ilk yapılması gereken işlerin başında 1 bardak su içmek de olmalı,

Her tuvalet sonrası, kaybedilen sıvıyı yerine koymak için 1 bardak su içilmeli,

Egzersiz yaparken ve özellikle sıcak havalarda çalışırken su tüketimi arttırılmalı,

Özellikle hava ve deniz yolculuklarında su tüketimi arttırılmalı,

Suyu her zaman görünür bir yerde bulundurmalı, susama hissi beklenmeden su tüketmeye özen gösterilmelidir.

 Her gün ne kadar su içmelisiniz?

Genel bir kural olarak, vücutta oluşan zararlı maddelerin atımını sağlamak ve vücut sıvı dengesini koruyabilmek için 8-10 bardak (2.5 litre) su tüketilmesi önerilmektedir.

İnsanlar su gereksinimlerini genelde; içecekler, besinler ve metabolizma olmak üzere üç kaynaktan sağlarlar. Besin içerisinde bulunan besin öğelerinin yakılması sonucunda su oluşur. Diyette proteine göre karbonhidrat ve yağın yüksek olması metabolik suyu arttırır. Yediğimiz besinler ve içecekler yoluyla da vücudumuza su sağlarız. Örneğin sebze ve meyvelerin yaklaşık 85-% 90'ı , 1 su bardağı sütün %90'ı sudur. Gün içerisinde içtiğimiz çay, kahve, soda vb. içeceklerle ile de sıvı almaktayız. Ancak kafein içeren kahve, çay ve diğer içecekler sıvı ihtiyacını karşılasa da uygun su kaynakları olarak sayılmazlar. Örneğin kafein içeren kahve içildiğinde su alırsınız ancak diüretik etkisinden dolayı daha fazla idrar çıkışı yaparak daha fazla sıvı kaybedersiniz.

Sağlıklı ve güvenli su nedir?

Güvenilir su zararlı bakteriler, zehirli materyaller ve kimyasalları içermeyen sudur. Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış ticari amaçla satılan kaynak suları, içme suları ve doğal mineralli sularda üretim aşamaları kontrol altına alınmış ve Sağlık Bakanlığı denetimine tabii güvenli sulardır. Şehir şebeke suları da belediyelerce rutin olarak kontrol edilmekte, şehir suyunda bulunması muhtemel olan virüs, bakteri ve çeşitli patojenler çeşitli dezenfeksiyon yöntemleri ile ortadan kaldırılmaya çalışılmakta ve bu sular da güvenli hale getirilmektedir.

14 Ağustos 2014 Perşembe

http://www.nutrasystem.com.tr/?title=radyofrekans_sistemleri&m=Sayfalar&id=125&ek=31&m_id=126

Vella Shape  selülit, bölgesel yağlanma ve yüz bölgesinde sarkma problemlerine karşı kullanılan, ısı kontrollü bir uygulamadır. 

Vella Shape ile zayıflama nedir?

Radyo dalgaları ile yüksek enerji içeren dalga boyları, cilt altı dokulara odaklanarak o bölgelerde bir miktar bir sıcaklık artışı maydana getirilir. Bu sıcaklık 41 ile 43 derece arasındadır. cilt altı bölgedeki ısı 50-55 dereceye tekabül eder. Bu sıcaklıkta ciltteki jelimsi kolajen maddeler yok olmaya başlar ve cilde şeklini veren bu maddeler yerine vücut yeniden kolajen madde üretmek zorunda kalır. Yeni üretilen kolajen bağ dokusu, eskisine nazaran daha sağlıklı ve pürüzsüz bir cilde sahip olmanızı sağlar. Ayrıca radyo frekans yönteminde; artan dolaşım hızı nedeniyle metabolizma da hızlanmakta ve bölgesel yağlar yakılmaktadır. Parçalanan yağ hücreleri, lenf yoluyla boşaltım sistemine gider ve oradan da vücuttan atılır. 







Vella Shape Hangi Bölgelere Uygulanır ?

. Bacaklar ve basen, 

. Üst kol, 

. Bel yan bölge 

. Karın bölgesi 

. El üstü


. Yüz ve boyun kadın ve erkeklerde uygulanabilir.

 Vella Shape Ne Sıklıkla Uygulanır ? 

Haftada 1 kez olmak üzere selülit derecesine göre 8-10 seans olarak önerilmektedir. 

Vella Shape Kimlerde Uygulanamaz?

Parkinson,ms,epilepsi,kanser-cilt kanseri vb. hastalığı olanlarda, hamilelerde, kalp pili ve vücudunda büyük metal protez bulunanlara uygulama yapılmaz.

Vella Shapede cilt renginin koyu olması bir sakınca mıdır?

Vella Shape teknolojisini içeren accent, renk körü bir sistemdir. Yani hiçbir cilt tipi için sakınca teşkil etmemektedir. Bu nedenle yazın bronzlaşmayı getiren koşullarda bile tedaviye devam edilebilmektedir.

Vella Shape sistemlerinde önemli olan Bi-polar radyo frekans+infrared+vakum+mekanik masajı bir arada uygulama imkanı sunulmasıdır.

Bunu sağlayan elos teknolojisinin

· Çapta küçülmede FDA onayı

· Selülit azaltan cihazlar kategorisinde FDA onayı

· Görünür sonuçlar için 4 tedavi protokolü

· Karın, kalça veya uylukları 30 dakikadan daha kısa sürede tedavi etme imkanı

· Adipositlerin yağ yıkım hızını uyarma gibi özellikleri vardır 

Elos teknolojisi, Bi-polar Radyo Frekansı (RF), Kızıl ötesi enerjisi, negatif basınç ve doku manipülasyonuna sahiptir.

. Kızıl ötesi ve RF enerjilerinin sinerjik kombinasyonu cildi ısıtarak oksijenin hücre içi difüzyonunu artırır.

. Vakum ve özel olarak tasarlanmış silindirleriyle cildi manipule ederek güvenli ve etkin enerji aktarımını sağlar.

. Kızıl ötesi ve RF enerjilerinin sinerjik kombinasyonu deriyi ısıtarak oksijenin hücre içi difüzyonunu artırır.

. Alınan sonuç depolanan enerjinin metabolizmasını hızlandırır, 

. Lenfatik drenajı artırır ve yağ hücrelerinin küçülmesini ve azalmasını sağlar.

. Sonuçta tedavi edilen vücut bölgesinde çapta küçülme ve cilt yüzeyinde daha düzgün görünüm ortaya çıkar.

22 Temmuz 2014 Salı

BAYRAMDA FAYDA YARATACAK ÖNERİLER !

http://nutrasystempoliklinik.wordpress.com/

Ziyaretlere yürüyerek gidebilir, asansör yerine merdiven kullanabilirsiniz. Şerbetli tatlılardan vazgeçemiyorsanız, bayram süresince mümkün olduğu kadar arzuladığınız miktarın yarısını yerseniz ve izleyen öğünde de sebze ağırlıklı beslenirseniz, daha az kalori almış olursunuz. İleride bu fazlalığı eritmek de daha kolay olacaktır. Bayram ile birlikte yeniden tüketilmeye başlanılan alkol miktarında dikkatli olmak, karaciğer sağlığı için önemlidir. Bayram sofrasında tüm yemek çeşitlerinden atıştırmak yerine, tabağa alıp onları bitirmeye çalışmak, ne miktar yendiğini görmeye yarar. Böyle yaparak, midenin yanında gözün doymasını da sağlamış olur. Bayram nedeniyle, çay, kahve, soda, meşrubat gibi normal günden fazla tüketilen sıvıların yanında, su tüketimini dengelemeyi hatırlamak da faydalı olacaktır.

SEVDİKLERİNİZLE KUCAKLAŞTIĞINIZ, MUTLULUKLARI PAYLAŞTIĞINIZ GÜZEL BİR BAYRAM DİLEĞİYLE... RAMAZAN BAYRAMINIZI KUTLARIZ.

Ramazan Ayı Sonrasında Fiziksel Aktivite

Ramazan Ayı Sonrasında Fiziksel Aktivite

Ramazan ayı boyunca beslenme düzeni ile birlikte bireylerin fiziksel aktivite düzenleri de değişmektedir. Oruç tutan bireyler, fazla enerji harcamamak ve iftar vaktinden önce acıkmamak için daha önce uyguladıkları egzersiz programlarını bırakmaktadırlar. Bu durum ise gereğinden fazla beslenen ancak hareketsiz kalan bireylerde kilo artışına neden olabilmektedir.
Ramazan ayı boyunca yavaşlayan metabolizmanın tekrar düzelebilmesi, vücut ağırlığının dengede tutulabilmesi için bayramdan sonra yeterli ve dengeli beslenme, öğün atlamama, bol su içme vb. sağlıklı beslenme ilkelerine uymanın yanısıra düzenli fiziksel aktivite yapmaya da özen gösterilmelidir.
Fiziksel aktivite; günlük yaşam içerisinde kas ve eklemleri kullanarak enerji tüketimine sebep olan, kalp ve solunum hızını arttıran ve yorgunlukla sonuçlanan aktivitedir. Yürüme, koşma, sıçrama, yüzme, bisiklete binme, çömelme kalkma, kol ve bacak hareketleri, baş ve gövde hareketleri vb. temel vücut hareketlerinin tümünü yada bir kısmını içeren çeşitli spor dalları fiziksel aktivite olarak kabul edilir.
Düzenli fiziksel aktivite;

Kas gücünü ve vücut esnekliğini artırır.
Kalp damar sistemini güçlendirerek dayanıklılığı arttırır.
Düzenli egzersizle kişi gerilimini azaltabilir, günlük baskılardan uzaklaşabilir ve zihnini zinde tutabilir.
İdeal vücut ağırlığına ulaşmayı ve yağ dokusunda azalmayı sağlar.
Daha iyi motor koordinasyon sağlar.
Çevikliği artırır.
Yüksek kan basıncı (hipertansiyon), kalp-damar hastalıkları, şişmanlık (obezite), şeker hastalığı (diabet), kemik erimesi (osteoporoz), depresyon, bel ağrısı, kireçlenme (artrit) gibi birçok hastalıktan korur ya da var olanların şiddetinin azalmasına neden olur.
Egzersiz yapmak için imkân olmadığı düşünüldüğünde, gün içindeki mecburi hareketler egzersize dönüştürülebilir.

Özel araç yerine toplu taşıma araçlarını tercih etmek,
Gidilecek yere varmadan bir kaç durak önce inip yola yürüyerek devam etmek,
Hekim tarafından yasaklanmadığı takdirde asansöre binmek yerine merdivenleri kullanmak,
Hızlı yürüyüşle alışveriş yapmak hafif bir egzersiz yerine geçebilir.
Belirli bir program dahilinde ve profesyonel yardım almadan yapılacak egzersizlerde bilinmesi gereken bazı kurallar aşağıda sıralanmıştır:

Daha önce hiç egzersiz yapmamış olanlar egzersize gün aşırı 10 dakika gibi sürelerle başlamalı ve bunu zaman içinde en az 30 dakika olacak şekilde arttırmalıdırlar.
Egzersiz öncesinde yumuşak ve yavaş hareketlerle gererek kaslar ısıtılmalıdır.
Ani hareketler ve aşırı yüklenme özellikle daha önceden alışık olmayan bireylerde spor yaralanmalarına neden olabilir.
Bilinen bir kronik hastalığı olanlar, egzersiz programlarına başlamadan önce kendilerini izlemekte olan hekime başvurmalıdırlar.
Egzersizle birlikte gelen şiddetli göğüs ağrısı ve nefes darlığının bir kalp hastalığının belirtisi olabileceği bilinmelidir.
Açık havada yapılacak sporlar için hava kirliliğinin yoğun olmadığı ortamları seçmek dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli noktadır.
Bilinçsizce yapılan aşırı egzersiz sağlık için hareketsizlik kadar zararlıdır.
Bireysel sağlığın ve dolayısıyla toplumsal sağlığın, fiziksel aktivite alışkanlığı gibi eğlenceli, düşük maliyetli ve yüksek verimli bir edinimle korunması, sağlık harcamalarının azaltılması konusunda da etkili bir araçtır. Örneğin, sürekli masa başında, bilgisayar karşısında çalışan bir kişinin vücut düzgünlüğünün farkında olmaması, ergonomik şartlarda çalışmaması, bilgisayar karşısında hiç ara vermeden sürekli çalışması, çalışmasına düzenli sürelerle ara vererek baş-boyun, omuz-kol ve gövde hareketleri yapmaması, ara sıra kalkıp yürümemesi vb. nedenlerden kaynaklanacak omurga problemleri, zamanla sırt, boyun ve bel ağrısı yakınmalarına dönüşecektir. Burada ortaya çıkan maliyete bir göz atacak olursak;
muayene için alınan izin ve bu süre boyunca ortaya çıkan iş gücü kaybı,
muayene ücretleri,
gerekli röntgen, MRI , vb. tetkikler,
tedavi giderleri (ilaç, korse, fizik tedavi, vb.)
sevk kağıdı, reçete, tetkik kağıdı, rapor, vb. evrak ve kağıt israfı,
sağlık hizmetlerinin her kademesinde çalışan eleman giderleri (doktor, hemşire, eczacı, fizyoterapist, hasta bakıcı, vb.)
işe dönüşten sonra verimi düşük çalışma,
stres, hastalık psikolojisi, ağrıya bağlı depresyon ve anksiyetenin uzun dönem etkilerini görebiliriz.
 Oysa yapılacak bir mesai planlamasıyla her gün en az 30 dakikayı egzersize ayırarak yukarıda sözü edilen problemleri önlememiz mümkün olabilecektir.

17 Temmuz 2014 Perşembe

Ameliyatsız İple Yüz ve Boyun Germe (İple Yüz ve Boyun Asma)


Son zamanlarda uygulanmaya başlanan; Ameliyatsız iple yüz ve boyun germe uygulaması ameliyatsız askı yöntemi olarak tanımlanabilmekte olup, tüm dünya'da uygulama sıklığı giderek artmaktadır. Ameliyatsız iple yüz ve boyun germe uygulamasında çok ince iğneler içine yerleştirilmiş PDO (polydioxanone) isimli vücutta eriyebilen ameliyat ipine benzer yapıdaki iplikler kullanılır; kırışıklık ve sarkma olan cilt bölgelerinde, bu ipler iğneler vasıtasıyla cilt altına yerleştirilir. Cilt altına yerleştirilen bu iplikler herhangi bir yan etkiye sebep vermeden, uygulanan bölgede mikro kan dolaşımı arttırır, tamir mekanizmaları harekete geçer ve kollagen üretim uyarısı olur. Aynı yöntem ile kaşlar da istenilen ölçüde kaldırılabilir, uygun hastalarda boyun derisinin gerdirilmesi de yapılabilir. 
Bu yöntemin hiçbir zaman bir yüz germe operasyonuna alternatif olmadığını belirtmek gerekir. Cildinde çok fazla sarkma olan vakalarda uygulanamaz, bu hastalarda cerrahi yöntemle yüz germe ameliyatının uygulanması gerekir.
Ameliyatsız İple Yüz- Boyun Germe, Kaş Kaldırma Kimlere Uygulanabilir?
35-50 yaş arasında olan,özelikle orta yüz bölgesinde sarkma ve buna bağlı olarak burun-dudak kıvrımında derinleşme, göz altı bölgesinde çukurlaşma, yanakta çökme, kaşlarda düşme ve alt  çene bölgesinde sarkmaları olan, cilt dokusu çıkarılmasına fazla ihtiyacı olmayan, cerrahi yüz germe operasyonu istemeyen, yapılacak işlemden beklentileri gerçekçi olan kişilere uygulanabilir.
Kullanım Alanları
- Nasolabiel Fold
- Çene Çizgisi
- Kaş Kaldırma
- Gözaltı Torbaları
- Çene Altı 
- Kazayakları
- İndian Fold
- Alın ve Boyundaki Derin Kırışıklıklar
Ameliyatsız İple Yüz- Boyun Germe, Kaş Kaldırma Avantajları Nelerdir?
-  Çok kısa bir süre içinde yüz germe uygulaması
-  İpler kendiliğinden çözümlene bilir ve zararsızdır.
-  Kolajen (büyüme faktörü içeriyor) üretimini aktive eder.
-  İnce kırışıklıkları giderir.
-  Basit ve güvenlidir.
-  Anında iyileşme sağlanır.
-  Lokal anestezi altında uygulanır.
-  İz bırakmaz.
-  İstenirse uygulama tekrarlana bilir.

1 Temmuz 2014 Salı

AŞIRI TERLEME

Aşırı terleme sosyal ve özel yaşamı olumsuz etkileyerek psikolojik sorunlara ve özgüven eksikliğine neden olabiliyor. Peki, bunu önlemek için ne yapmak gerekiyor?

Terleme neden olur?
Terleme doğal bir olaydır. Herkes terler. Terleme vücut ısımızı normalde tutmak için gereklidir. Örneğin sıcak havalarda ya da stres ve utanma gibi psikolojik faktörlere bağlı, ateşli hastalıklarda vücut ısımız artar. Beynimiz bu artan vücut ısısını normale getirmek için bazı sinyaller göndererek ter bezlerinin çalışmasına yol açar. Bu durum vücut ısısında azalmaya neden olur ve böylece doğal denge sağlanır.

 Ne zaman aşırı terleme olarak tanımlanır?
Terleme bazı durumlarda normalden daha fazla olur ve kişinin hayatını olumsuz etkiler. Terleme kişinin kıyafetlerinde bozulmaya yol açar. Vücutta kötü bir koku oluşmasına neden olur. Tüm bu sorunlar kişinin sosyal hayatını ve özel hayatını etkiler. İşte bu durumda aşırı terlemeden bahsedebiliriz. Örneğin avuç içi terlemelerinde kişi eliyle herhangi bir şey tutamaz, kimseyle tokalaşamaz, sürekli elerini saklama ihtiyacı duyar.

Aşırı terlemenin sebepleri nelerdir?
Terleme iki şekilde ortaya çıkar. Birincil (esansiyel) terleme; psikolojik faktörler, stres,  utanma, heyecan gibi duygusal değişikliklerde oluşan aşırı terleme durumu. Diğeri İkincil (sekonder) terleme; altta yatan bazı hastalıklar (tiroid hastalıkları, menopoz dönemi, yüksek tansiyon, nörolojik bazı hst..), ilaçlar, Alkol, kafein gibi maddelere bağlı ortaya çıkan aşırı terleme durumu. Biz burada herhangi bir hastalığa bağlı olmayan aşırı terleme rahatsızlığından bahsediyoruz.

Aşırı terleme bazı cilt hastalıklarına neden olur mu?
Aşırı terlemenin olduğu alanlarda mantar hastalıkları görülebilir. Mantar etkenleri nemli ortamları severler. Cildin bu bölgelerinde kötü kokulu mantar infeksiyonlarına neden olabilirler.
Bazı bakteriler terli ortamlarda daha fazla ürerler ve bu durumda bakteriyel infeksiyon oluşuma neden olabilirler. Bu durumda bazen akıntılı ve kötü kokulu, hatta terin renklenmesine yol açan problemler oluşturabilirler.Aşırı terleme terin ciltte oluşturduğu tahrişe bağlı ekzemalara da neden olmaktadır. Ekzemalar ciltte kızarıklık ve bazen pullanma şeklinde ortaya çıkar, çok kaşıntılı olabilir, kişinin sosyal hayatını olumsuz etkileyebilir.

Aşırı terlemenin daha sık görüldüğü yaş aralığı var mıdır? 
Aşırı terleme en çok 18-25 yaş arasında görülmektedir. Yapılan çalışmalarda aşırı terleme toplumda %5 oranında görüldüğü saptanmıştır. Aşırı terleme sorunu artan yaşla birlikte azalabilir. Ancak ileri yaşlarda da aşırı terleme sorunu görülebilir.

Aşırı terleme vücudun hangi bölgelerinde daha çok görülür?
 Normal koşullarda cildimizde her yer terlemektedir. Ancak aşırı terleme olarak tabir edilen durumlarda özellikle en çok yüz, koltukaltı, avuç içi ve ayak tabanlarında görülür. Bu bölgeler ter bezlerinin en yoğun olduğu bölgelerdir. Beyinden gelen sinyallere daha duyarlıdırlar.


Aşırı terleme nasıl tedavi edilir? 
Aşırı terleme tedavisinde ilk tercih edilecek yöntem terlemeyi önleyici krem, deodorant ve solüsyonların kullanımı olmalıdır. Ancak bu yöntemlerin sürekli ve uzun süreli kullanımı gereklidir ve etkileri çoğu zaman yetersizdir.
Aşırı terleme tedavisinde iyontoforez yöntemi kullanılabilir. Elektrik akımı yoluyla terlemeyi önleyen bir metoddur. Özel bir cihaz ile iyontoforez uygulanmaktadır. Ancak koltukaltı terlemelerinde uygulanamaz.

Aşırı terleme tedavisinde en etkin tedavilerden biri botoks injeksiyonlarıdır. Özellikle yüz, koltukaltı ve avuç içi bölgelerinde tek seans ile terleme tamamen kaybolur. Botoksun etkisi 6-8 ay kadar sürmektedir. Botoks işlemi 15-30 dakikada uygulanmaktadır, herhangi bir anestezi gerektirmez. Tedavinin yan etkisi yoktur. Botoks işlemi yapıldıktan sonra 4-7 gün içinde terlemede yavaşlama olur. İşlemden on gün sonra terleme tamamen azalır. Hasta için oldukça konforlu bir işlemdir. 

Aşırı terleme tedavisinde cerrahi operasyonlar da uygulanmaktadır. Terleme bölgesindeki ter bezlerinin çıkarılması ya da terlemeye neden olan sinirlerin bloke edilmesi yoluyla terleme tedavi edilir.

Aşırı terlemenin önlenmesi vücudu olumsuz etkiler mi?
Terlemenin esas amacı vücut ısısının düzenlenmesidir. Bu amaçla tüm vücut yüzeyi terler. Ancak koltuk altları ve kasıklarda yer alan ter bezleri ergenlik sonrası faaliyete geçen ve daha çok hormonal sebeplerle koku salgılayan bezlerdir. Bu kokular hayvanlarda karşı cinsi cezbetmek için kullanılır. Ancak insanlarda bu tür kokular çekici değil, itici olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla bu ter bezlerinin çalışmaz hale getirilmesi vücudun ısı ayarını etkilemez ve herhangi bir sağlık sorununa neden olmaz.

25 Haziran 2014 Çarşamba

GÜNEŞ IŞINLARI VE KORUNMA YOLLARI

Güneş ışınları içinde en önemlisi UV-A ve UV-B'dir. Her iki UV dalgası da kansere neden olurken, UV-A ozon tabakası tarafından emilmez, derinin derinliklerine kadar ilerler ve erken yaşlanmaya, bağışıklama sisteminin baskılanmasına neden olur. UV-B kısmen ozon tabakasıtarafından emilir, deride bronzlaşmaya ve güneş yanıklarına neden olur. UV-B ışınlarının gözde katarakt oluşumu ve deri kanseri ile ilişkisi saptanmıştır. Deri kanserinin oluşumunda hem UV-A hem de UV-B sorumlu olduğundan her iki ışın türünden de korunmak gerekmektedir.
Çocuklar ve adolesanların erişkinlere oranla, dışarıda kalma süreleri daha uzun olduğundan güneş ışınlarına maruz kalmak için daha fazla zamanları olmaktadır. Yaşam boyunca maruz kaldığımız UV ışınlarının %50'sinden daha fazlasını çocukluk ve ergenlik döneminde almış oluruz. Bu nedenle güneş ışınlarından korunmada, çocukluk ve ergenlik dönemi daha bir önem kazanmaktadır.Deri kanseri oluşumunda güneş ışınları kadar solar banyolar ve bronzlaştırıcı yataklar da önem taşır.

GÜNEŞ IŞINLARINDAN KORUNMA YOLLARI
Güneş ışınlarının etkili olduğu 10:00-16:00 saatleri arasında, özellikle de güneşin en zararlı olduğu 11:00-13:00 saatleri arasında güneşe çıkılmaması gerekir.
Güneş ışınlarının geçirgenliğini en aza indiren giysilerin tercih edilmesi gerekmektedir.
Sık dokunmuş kumaşlar, gerçek koton ve likra, koyu renkli giysiler güneş ışınlarını daha az geçirler. Islak ve streç kumaşlar geçirgenliği artırır. Bu nedenle kuru ve bol giysiler tercih edilmelidir.
Güneş için kullanılacak şapkaların da belirgin özellikleri bulunmalıdır; geniş kenarlı veya en ideali kulakları ve enseyi kapatacak şekilde kumaş içeren Lejyoner şapkası uygun olabilir. Bu tür şapkalar ile kulaklar, yanaklar, burun ve ense zararlı güneş ışınlarından korunmuş olur.
Güneş gözlükleri hem gözleri hem de çevresindeki deriyi güneşin UV ışınlarının zararından ve cilt kanserinden korur. Kullanılacak olan güneş gözlükleri % 99 oranında UV-A ve UV-B filtresi içermelidir. Kullanılan gözlüğün camları üzerine kaplanan kimyasal madde ile camların renk ve koyuluğuna bakılmaksızın koruma mekanizması geliştirilmiş olur. Kullanılan uygun gözlük camları ile gözler %80 oranında güneşin zararlı etkilerinden korunur. Yüz bölgesi; gözlükle birlikte yukarıda tarif edilen şapkalarla %65 oranında UV ışınlarından korunmuş olur.
Ağaç ve gölgelikler doğrudan UV ışınlarından korunmakta önemlidir; ancak UV ışınlarından tam korunma sadece doğrudan gelen değil, hem doğrudan hem de dolaylı (kum ve betondan yansıyan) ışınlardan korunma ile olur.
Güneş koruyucu kremlerin kullanılması bir korunma yöntemidir ve son yıllarda oldukça yaygın olarak uygulanmaktadır; ancak bunların da kullanma özellikleri vardır ve mutlaka diğer korunma yöntemleri ile birlikte uygulanmalıdır. Sadece güneş kremi kullanarak, başka bir önlem almadan uzun süre güneşte kalmak son derece zararlıdır.
GÜNEŞ KREMLERİNİN KULLANMA ÖZELLİKLERİ
Güneş kremleri güneşe çıkmadan 30dk önce vücuda sürülmeli ve iyice kuruması beklenmelidir. Böylece terleme ile kayıplar oldukça azalır.
Suya girip çıktıktan sonra, aşırı terleme ve havlu ile kurulandıktan sonra güneş kremi yeniden uygulanmalıdır.
Açık havada çalışıyor veya güneşte oyun oynuyorsanız güneş kremini mutlaka uygulayınız ve diğer koruyucu önlemleri de mutlaka uygulayınız (şapka , koruyucu giyisiler giymek gibi).
Güneş kremlerini kullanmadan önce iyici çalkalayarak karışmasını sağlayınız, daha çok sprey veya stik şeklindeki biçimleri tercih ediniz.
Yeterli miktarda güneş kremi sürdüğünüze emin olunuz.
Güneş kremini vücudunuzun her yerine eşit olarak, kalın bir tabaka halinde uygulayınız.
Özellikle kulaklar, ense, omuzlar, sırt bölgesi, diz kapaklarının arkası ve bacaklar unutulmamalıdır.
Göz çevresine uygulanırken göze temastan özellikle kaçınınız.
GÜNEŞ KREMİ SATIN ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR
Geniş kapsamlı, hem UV-A hem de UV-B koruyuculuğunu içeren ve en az 15 koruma faktörü ihtiva eden ürünleri kullanınız
Ürün etiketini dikkatlice okuyunuz, eğer suya girilecek ve aşırı terlenecekse suya dayanıklı bir ürün şeçiniz.
Para-amino benzoik aside (PABA) duyarlılığınız var ise bu maddeyi içeren ürünü satın almayınız.
Tüm güneş kremlerinin içerdiği kimyasallar aynı olmadığı için, sizde allerjiye neden olan ürün yerine içeriği farklı olan bir başka ürünü deneyiniz, güneş kremi kullanmayı allerji nedeni ile bırakmayınız.
Yüzünüz için; özellikle yüz için üretilmiş formülleri veya hiç yakmayan formülleri kullanınız.
Deriniz yağlı özellikte ise veya akneye (sivilce) eğiliminiz varsa su-bazlı formülleri tercih ediniz.
Daha pahalı olmasının daha etkili olacağı anlamına gelmediğini unutmayınız, tanınmış ve pahalı bir marka güzel görünebilir ve/veya güzel kokabilir; ancak ucuz bir üründen daha iyi koruyuculuk sağlayacağı düşünülmemelidir.
Ürünün son kullanma tarihine dikkat ediniz; çünkü kullanma tarihi geçmiş ürünlerin etkinliği azalmaktadır.